Home Kültür Ğassân Kanafânî ve Filistin Direniş Edebiyatı

Ğassân Kanafânî ve Filistin Direniş Edebiyatı

Av. Sena Akparlak
Prof. Mehmet Uğur, Greenwich Üniversitesi

Kısa ama Filistin Dolu Bir Yaşam

Ğassân Kanafânî (غسان كنفاني) 1936 yılında Filistin’in Akka kentinde doğdu. 12 yaşına girdiğinde, İngiliz manda yönetiminin desteğini arkasına alan Siyonist işgal güçleri Akka dahil Filistin topraklarının %78’ini işgal etti. 9 Nisan 1948’deki Büyük Felaket’in (Nakba’nın) doğum gününe rast gelmesi nedeniyle, doğum gününü bir daha hiç kutlamadı.

Mossad tarafından suikastla öldürüldüğü 1972 yılına kadar, Ğassân Kanafânî ve ailesi yüzbinlerce Filistinli gibi mülteci olarak yaşar. Mülteciliğin ilk yılarında, Şam’da bir yandan ailesine yardım etmek için matbaada çalışır diğer yandan gece eğitimi görür. 1952’de Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’nın (UNRWA) öğretmenlik sertifikasını alır ve mülteci kampında yaklaşık 1.200 Filistinli çocuğun bulunduğu okulda sanat öğretmeni olarak çalışmaya başlar. Kendisinin ve öğrencilerinin içinde bulundukları durumu anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik kısa öyküler yazmaya başlaması bu döneme denk gelir.

1953’te Arap Milliyetçileri Hareketi (AMH) kurucularından George Habaş’la tanışır ve AMH üyesi olur.  Politik faaliyetleri nedeniyle Şam Üniversitesi’nden atılan Kanafânî, 1956’da Kuveyt’e taşınır ve 1957’de, henüz 21 yaşındayken, AMH’ye bağlı El-Ra’i‘ (Görüş) gazetesinin editörü olur.             

                                     

George Habaş’ın tavsiyesi üzerine 1960’da Beyrut’a taşınan Kanafânî burada AMH’nin yayın organı El-Hurriya’nın (Özgürlük) editörlüğünü yapmaya başlar. 1961’de Danimarkalı eğitimci ve çocuk hakları aktivisti Anni Høver ile evlenir. 1962-66 arasında Nasırcı gazete El-Muharrir‘in (Kurtarıcı) ve bu gazetenin haftalık eki Filastin’in (Filistin) editörlüğünü yapar.

1967’de El-Anwar‘ın (Aydınlanma’nın) editörlüğünü yaparken Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne (FHKC) katılır. 1969’da El Anwar’dan istifa eder ve FHKC’nin haftalık dergisi El-Hedef‘in editörlüğünü yapmaya başlar. FHKC’nin kuruluş manifestosunu kaleme alan Kanafânî, aynı zamanda FHKC’nin sözcülüğünü yapan polit-büro üyesiydi.  

8 Temmuz 1972’de Beyrut’ta Mossad tarafından suikastle öldürüldüğünde, Kanafânî henüz 36 yaşındaydı. Danimarka kökenli eşi Anni Høver’in Ğassân Kanafânî’yle ilgili sözleri aktarılmaya değer: “On yılı aşkın bir süre önce Lübnan’a Filistin sorununu ‘incelemek’ için geldim. Sende Filistin’i, topraklarını ve halkını buldum ve evliliğimiz sayesinde Filistin’in bir parçası oldum…”

Ölümünden sonra Kanafânî, Kocam, Öğretmenim başlıklı bir kitap yazan Anni, hâlâ Lübnan’da yaşıyor ve Lübnan’daki 12 Filistin kampının altısında anaokulları, çocuk kütüphaneleri, özel gereksinimli çocuklara destek merkezleri ve tüm çocuklara yönelik faaliyetleri örgütleyen Ğassân Kanafânî Kültür Vakfı‘nın başkanlığını yapıyor.

Filistin Direniş Edebiyatı fikrinin mimarı olarak Kanafani

Ğassân Kanafânî’nin Filistin ve Orta Doğu’daki kurtuluş hareketine yaptığı politik katkıları ve bıraktığı mirası daha sonraki yazılarımızda ele almayı umuyoruz. Bu yazıdaki amacımız, Kanafânî’nin Filistin direniş edebiyatına yaptığı iki önemli katkıyı okuyucularımızla paylaşmak. Kanafânî’nin katkılarından birincisi, Filistin Direniş Edebiyatı fikrini kavramsallaştırması ve bu kavramı tüm Filistinli yazar ve sanatçıları kucaklayan bir birlikteliğe dönüştürmesi. Bu katkıyı bağlama oturtmak için, Filistin ve dünya edebiyatının önde gelen isimlerinden Elias Khoury’den bir saptama ve bir anekdotla başlamak istiyoruz.

Khoury’nin saptaması söyle: “Filistin direniş dilini kuran iki kişiden biri Ğassân Kanafânî’dir; diğeri de Filistin’in en seçkin şairi olarak kabul edilen ve yazdığı 30’a yakın şiir kitabı yirmiden fazla dile çevrilen Mahmut Derviş’tir. Kanafânî Filistin hikayesini dilde kurarken, Derviş bu hikâyeyi lirik bir destan halinde kristalleştirmiştir.” 

Khoury’nin aktardığı anekdot, Kanafânî’nin öldürülmesinden hemen sonra Mahmut Derviş ile şair Kemal Nasır arasında geçen bir diyalogla ilgili. Derviş’in Kanafânî için yazdığı ağıtı okuyan Nasır, Derviş’i evinde ziyaret eder ve ağıtla ilgili duygularını şu şekilde dile getirir:

“Bundan sonra bir şair daha ne yazabilir? Benim ölüm sıram geldiğinde söyleyeceğin ne kaldı?”

Ne yazık ki, Kemal Nasır’ın sırası erken geldi.  Bir yıl sonra, 1973’te, daha sonra İsrail terör devletinin başbakanı olmakla ödüllendirilen Ehud Barak’ın başını çektiği başka bir Israil suikastının kurbanı oldu. Yanında iki El-Fetih üyesiyle birlikte. Yüreğindeki acıyı şiire döken Derviş Filistin Düğünü olarak bilinen ağıtı onlar için yazdı.

Nasır’ın deyimiyle, Mahmut Derviş’in Kanafânî için yazdığı ağıtın sözün bittiği noktayı temsil etmesinin önemli bir nedeni var: Kanafânî, Mahmut Derviş gibi işgal atındaki Filistin topraklarında yaşamaya devam eden Filistinli sanatçılarla sürgünde yaşayan sanatçıları birleştirmeye yönelik ilk ulusal direniş edebiyatı cephesinin mimarıdır. Bunun için, işgal altında yaşamaya devam eden Filistinli yazar ve şairleri dışlama eğilimlerine karşı mücadele etmesi gerekiyordu. Bu mücadelenin ilk adımı, 1966’da Gazze’de toplanan Filistinli Yazarlar Birliği konferansında yaptığı konuşmaydı. Bu konuşmada, işgal bölgesinde yaşamaya devam eden, bu nedenle ana-akım Filistin basınında ve ders kitaplarında sansürlenen Celile Yazarları’na sahip çıktı. Mahmut Derviş, Tefik Zeyyad, Semih El-Kasım, ve Fevzi El-Esmer gibi şair ve yazarların Filistin kitaplarında ve bilincinde unutulmaması gerektiğini belirtti.

O kongre’de hazır bulunan Filistinli şair ve yazar Rasim El-Madhoun 2012’de Jaddaliya dergisi için yazdığı bir makalede Kanafânî’nin kongreye getirdiği yeni havayı söyle anlatır:

“Zayıf ve yakışıklı bir genç, rüyayı andıran bir ortamda, rüyayı gerçekle birleştiren bir dille konuşmak için kürsüye çıktı. Bize “öteki taraftan”, yani işgal bölgesinde yaşayan Celile şairlerinden aldığı “güzel” şiirlerden söz etti. ‘Basınımız bunu sansürlüyor, çünkü onlar artık bizim harabelerimizin üzerine kurulan işgalci yapının bir parçası olarak görülüyor’  dedi. …

Daha sonra fark ettim ki, bu sözler kitaplarımızdan, basınımızdan ve bilincimizden koparılan ve reddedilen Celile şairlerine açılan ilk ve en güzel portalı temsil eden bir kitabın [İşgal Altındaki Filistin Direniş Edebiyatı kitabının] habercisiydi.”

Gerçekte, İşgal Altındaki Filistin Direniş Edebiyatı kitabı 1966’da yayınlanır. Kanafânî, işgal altında olsun olmasın tüm Filistin edebiyatının bir direniş edebiyatı olduğunu belirtir. Onun için, direniş edebiyatı ile silahlı direniş mücadelesi iç içedir ve önemli olan her ikisinin sürekliliğidir. Bu nedenle, kavramı ilk kez 1966’da önerse bile, direniş edebiyatının 1930’lara kadar uzandığını; bu edebiyata katkı yapanlar listesine 1930’larda ürün vermiş İbrahim Tukan, Abdülkerim El-Karmi, ve Abdulrahim Mahmud gibi şairleri de eklemek gerektiğini belirtir. Kanafânî’nin bu kucaklayıcı ve dönüştürücü girişimi hem Filistin Direniş Edebiyatı’nın hem de özgür Filistin özlemi etrafında şekillenen Filistin kimliğinin serpilmesi ve birbirini beslemesi için önemli bir mecra açmış oldu.

Filistin Direniş Edebiyatı fikrinin mimarı olarak Kanafânî’nin diğer bir katkısı, çağdaşı olan ve yeni yeni ürün vermeye başlayan Filistinli sanatçıları bulması; onların çalışmalarına yönettiği yayınlarda yer vermesi, hatta geçim sorunlarıyla ilgilenmesidir. Bu sanatçılardan birisi, 1987’de Terörist İsrail Devleti tarafından Londra’da katledilen Naji Al-Ali’dir.  Al-Ali, Filistin ve dünya sanat literatüründe iyi bilinen Handala kahramanının yaratıcısıdır. Hanadala’nın sırtı okuyucuya her zaman dönüktür, çünkü başta gerici Arap rejimleri ve emperyalist rejimler olmak üzere, Filistinlilerin öldürülmesi ve özgürlüğünün çalınması karşısında sessiz kalan herkese küskündür! Naji Al-Ali’yi ilk keşfeden ve onun karikatürlerini yönettiği El-Hurriya gazetesinde ilk yayınlayan Ğassân Kanafânî’dir.

Daha sonra, önde gelen Filistinli yazarlardan biri olan Mahmud El-Rimavi’yi keşfetti ve kendisine El-Hedef‘in kültür bölümünün sorumluluğu görevini verdi. Filistinli şair Ahmed Dahbour’un şiirleri uzerine ilk köşe yazısı Kanafani’ye aittir. Aynı şekilde, 1978’de yayınlanan Oryantalizm eleştirisiyle dünya kültürel çalışmalarına büyük katkıda bulunan Edward Said’in yazılarının ilk yayınlandığı mecra Kanafânî’nin yönetemindeki El-Hedef dergisi olmuştur. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin medya ofisinde Kanafânî’yle birlikte çalışan Iraklı film yapımcısı Qasem Hawal, Kanafânî’nin Filistin direniş edebiyatına bağlılığını ve bunu Gazete’nin bölüm editörlerinin otoritesine saygı duyarak sürdürdüğünü ifade etmektedir. 

Filistin Direniş Edebiyatının yazarı olarak Kanafânî

1957’de El-Ra’i‘nin editörü olmasıyla 1972’de katledilmesi arasındaki 15 yıllık süre içinde, Ğassân Kanafânî yalnızca yukarıda sözü edilen ve Arap dünyasının edebi ve siyasi kültüründe çok önemli yere sahip olan beş gazetenin editörlüğünü yapmakla kalmamıştı. Bu zaman diliminde hem sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eden yüksek diyabet hastalığına karşı mücadele etmiş hem de yönettiği gazete ve dergilerde yayınlanan yüzlerce kültür, sanat ve güncel politik analiz yazıları yazmıştır. Tüm bunların da ötesinde, Filistin’de 1936-1939 Devrimi gibi özgün politik analiz çalışmalarını; Hayfa’ya Dönüş, Güneşteki Adamlar, Hüzünlü Portakal Ülkesi gibi roman ve hikâye kitaplarını içeren yirmiye yakın kitap yazmıştır. Kitapları 18 dile çevrilip 20 ülkede yayınlanmıştır.

Ğassân Kanafânî, öykülerinde karakter oluşturmaya odaklanmış ve sıkı bir ilişki içinde olduğu çevreyi detaylı bir şekilde tasvir etmiştir. Karakterler, çevreleriyle etkileşim halindeyken birbirlerini de etkilemişlerdir. Ğassân Kanafânî, net ve simgesel bir dille yazarak, hikayelerinde değişim ve özgürlük mesajlarını açıkça iletmeyi hedeflemiştir. Bu dönemde edebiyattan beklenen, toplumsal ve ekonomik sorunları gündeme getirerek okuyucuları bilinçlendirmek ve devrimci değişimlere zemin hazırlamaktır. Kanafânî, kendi travmalarını yazılarında ajitasyona yer vermeksizin sade ve tüm çıplaklığı ile göstermeyi başarmıştır.

Ğassân Kanafânî’nin eserlerinde Filistinliler yardıma muhtaç insanlar olarak temsil edilmezler, onlar cesaret timsali ve onurludurlar. Onlar için yaşamak artık direnmektir. Sürgün ve fedakârlık yaşamın bir getirisidir, maruz bırakıldıkları acılar öykü ve romanlarda okuyucunun tanıklık ettiği bir motiftir. Ama okuyucuya her bir cümlede bu insanların dik duruşları ve direnişçi ruhları çarpmaktadır. Hem uzaklarda yaşam kurmaya çalışan hem de işgal altındaki topraklarda siyonistlerle mücadelelerinde Filistinliler direniş ruhları ile temsil edilmiştir.

Cesaret mekan gibi bir karakter olarak kullanılmıştır. “Ramleden Bir Belge” hikayesinde işgal altındaki topraklarda Ebu Osman normal bir insandır, basit hayalleri vardır. Yıllarca süren emeği ile edindiği berber dükkanını korumak ve vakti geldiğinde yeşillikler içinde memleketindeki ağaçlar altında gömülmek. Siyonist ordusu köyünü ele geçirip karısını ve kızını aynı gün öldürünce, sessiz bir cesaret örneği gösterir ve direnişçilere adadığı berber dükkanını içinde İsrail askerleri ile birlikte patlatır. Böylece ağaçları altında gömülecek bir bedeni bile kalmamıştır; cesareti kendisinden sonra köyde yaşayanlara ilham olarak direnişe önderlik etmiştir.

Kanafânî Filistin sorununa ırkçı pencereden bakmamış, hatta yazılarında çoğunlukla işbirlikçi Arap rejimlerini eleştiren bir tutum takınmıştır. Sorunun bir Yahudi problemi olmadığının farkındadır. Buna dikkat çekmek için Tayradan Bir Belge isimli eserinde bölgedeki çatışmaların sebebi olarak siyonist provakatörleri hedefe koymuştur.

Filistin Edebiyatının gerçekçi öykücülüğünün başını çeken Kanafânî, 1950 yılından itibaren bölgenin gerçeğine ışık tutmuştur. Ğassân Kanafânî, edebi çalışmalarının odak noktasını, Filistin’in karmaşık durumunu anlamak ve Filistinli kimliğinin derinliklerini keşfetmek olarak belirlemiştir. Kanafânî’nin eserleri, Filistin ve diasporada yaşayan sığınmacıların trajedisine ışık tutarak tarihi bir belge niteliği taşımaktadır. “Sınırlardan Daha Uzakta” isimli öyküsünde kullandığı şu ifadeler çarpıcıdır ; “Filistinlileri nesli tükenmeden önce ziyaret edin.” Direnirken ölen Filistinliler neredeyse Afrikadaki Karıncalar gibidir; geriden gelenler ilerleyebilsinler diye çukara düşüp ölmeyi göze almak zorunda kalmışlardır. Yazar, kaleminin silaha tercih edilen bir güç olduğunu ve edebi çalışmalarının dünya genelinde ses getirdiğini kanıtlamış ve böylece de “Filistinin hiç ateş etmemiş komandosu” olarak anılmıştır. Eserlerindeki karakterler sıradan insanlar gibi görünse de, Ğassân Kanafânî Filistinli kadınların, erkeklerin, yaşlıların ve çocukların yaşamlarını ve sürgündeki acılarını ustaca işlemiştir.

Eserleriyle tarihinin belleğini günümüze taşıyan Ğassân Kanafânî kısa ömründe etkisi hala süren devrimci direniş ve hayranlık uyandıran cesaret örneği sunuyor. “Yeşil ve Kırmızı” adlı öyküsünde direnişin sürekli yendiden doğacağını, bir bebeğin doğumu metaforu üzerinden anlatmıştır. Bu öyküde Filistin direnişinde bir genç hayatını kaybederken başka bir yerde bir bebek doğar, bebek şu şekilde tasvir edilmiştir; “Tarih boyunca güçlenen küçük tırnakları demir gibidir. Engeller, ateşli coşkusuna engel olamamıştır.”

“Gazzeden Bir Belge” isimli öyküsünde, Filistin’i bırakıp çalışmaya giden bir arkadaşına şunları yazan kahramanı aracılığı ile Filistin’in görünür kılınması için herkese görev düştüğü vurgusunu yinelemiştir Kanafani:

Bize geri dön, gerçek hayatın ve bedelinin ne olduğunu öğrenmek için geri dön…”

            Alıntılanan örneklerden de görüleceği üzere Ğassân Kanafânî gerçekçi öykücülüğü ile Filistin direnişini tüm çıplaklığı ile anlatırken aynı zamanda devrimci kimliğinin bir yansımasını sunmuştur. Okuyucu bu öykülerde Filistin gerçeğine, 12 yaşında mülteci kampına gitmek zorunda kalan Ğassân Kanafânî gözünden tanıklık etmiştir. Yazarın kalemi öylesine güçlüdür ki, Mossad’ın bir numaralı hedefi haline gelmiş ve hain bir suikast ile öldürülmüştür.

Kanafânî hem edebi kişiliği hem de devrimci kimliği ile Filistin direniş edebiyatını şekillendirmiş, mücadelenin sınırları aşarak anti-kolonyolist mücadelelerin zenginleşmesine katkıda bulunmuştur. Tarihi önemi her zaman hafızalarda ve devrim kavgasında yaşamaya devam edecektir..

Kanafânî üzerine Türkçe kaynaklar

  1. Akparlak, Sena. “Güneşteki Adamlar”, Ehlen Dergisi, Sayı3, 3 Kasım 2023.
  2. Cafrande. “Filistin direnişinde ve edebiyatinda önemli bir isim: Ghassan Kanafani”, Cafrande Kültür Sanat, 9 Nisan 2012.
  3. Chomsky, Noam & Pappe, Ilan. “Yaşamla Ölüm Arasında Gazze”, Bgst Yayınları, Ekim 2011.
  4. Çakmak. Ali. Düşmanlıklar Zamanı: Gassan Kanafani ve Filistin Direniş Edebiyatı, ZoomKitap , 2020.
  5. Çelik, Abdullah Aren. “Genç bir adamın ölümü ya da Filistin davası neden kaybedildi?” Gazete Duvar, 13 Kasım 2023. 
  6. Fidan, Mahir Fırat. “Sürgünde direniş, sürgünde edebiyat”. Yeni Özgür Politika, 20 Eylül 2022.
  7. Gökkaya, Şirin. “Mendelbum kapısında üç öykü.” Nüsha, sayı 53 (2021): 27-42.
  8. Gökkaya, Şirin. Ğassân Kenefânî’den Her Çağın Hikâyesi: Hüzünlü Portakal Diyarı,  Nüsha, sayı 41 (2015): 33-48
  9. Kanafani Ghassan, Filistin’in Çocukları, Otonom Edebiyat, 2010.
  10. Kanafani, Gassan. Filistin’in Çocukları: Hayfa’ya Dönüş ve Diğer Hikâyeler, Otonom Yayınları. İngilizceden Çeviren: Seher Özbay. 2010
  11. Kanafani, Ghassan. Güneşteki Adamlar, Metis Edebiyat, 2023. Çeviren: Mehmet Hakkı Suçin.
  12. Omarova, Aida. Ghasân Kenefânînin (ö. 1972): Hayatı, Eserleri ve Edebi Sahsiyeti. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsi, Master Tezi. 2011.
  13. Orman, Mustafa. “Filistinli yazar Gassan Kanafani’nin Hayfa’ya Dönüş öyküsü”, Independent Türkçe. 2 Temmuz 2021.   
  14. Orman, Mustafa. “İktidarı tedirgin etme aracı olarak edebiyat: Gassan Kanafani”,  Independent Türkçe, 18 Mayıs 2021.
  15. Orman, Mustafa. “Mahmud Derviş, Gaşan Kanafani ve Filistin”,  Independent Türkçe, 21 Ekim 2023.
  16. Özsoy, Anıl Mert. “Gassan Kanafani: Kılıçla boyun arasında…” Gazete Duvar, 9 Mart 2023.
  17. Sinclair, Upton. “Kömür Kralı”, Yordam Edebiyat, 2022.
  18. Tosun, Necip. “Filistin’in Çocukları”, Sabit Fikir, 14 Şubat 2019.

(Ehlen Dergisi’nin 4. sayısında yayımlanmıştır, Mayıs 2024, Yıl:2 Sayı:4)

Exit mobile version