Home Kültür Bir Ozanın Vedası: Lübnan’ın Vicdanı, Ortadoğu’nun Asi Bestekârı Ziad Rahbani

Bir Ozanın Vedası: Lübnan’ın Vicdanı, Ortadoğu’nun Asi Bestekârı Ziad Rahbani

Yusuf Emir – @sweidius

Li-evvel marra, ma minkoon sewa (ilk defa, birlikte değiliz) diye devam ediyordu Ziad Rahbani’nin annesi Feyruz’a henüz 17 yaşındayken bestelediği “Saalouni el-Nass” şarkısı.

Dillerde dolaştı bu aşk şarkısı, coğrafyalar aştı. Fakat bugün, samimiyeti, inceliği, hiciv ve müzikal yeteneğiyle evlerimize, daha da ötesi, kalplerimize girmeyi başaran Ziad Assi Rahbani, annesini yalnız bırakıp uzattı ruhunu ebediyete.

Tüm Ortadoğu’da bir tanrıça/ikon olan Feyruz ile Assi Rahbani gibi bir müzik dehasının oğlu olarak dünyamıza teşrif etmiş olsa da, kendi adını kendi yaratarak, ebeveynlerinden beslenip onların isimlerinin gölgesinde kalmadan kendini büyüten, hatta çoğu bestesinde annesi Feyruz’un son dönem eserlerine imzasını atan bir mucitti aynı zamanda Ziad Rahbani.

O sadece bir oğul değildi, eşi Assi’nin vefatından itibaren onun için bir koruyucu melek, destek ve onu hiç terk etmeyen gölge olmuştu.

“Assi düştüğünde, Ziad ayakta durdu.
Ne üzülmek için vakit vardı ne de ergenlik için yer. Gözü gören, kulağı duyan, eli yazan ve melodiyi tamamlayan nabız oldu. O günden sonra, Feyruz iki sesle şarkı söylemeye başladı: kendi sesi… ve camın ardında Ziad’ın gölgesi, izleyen, müdahale eden, yanıp tutuşan ve bir oğulun annesini hiç sevmediği gibi seven.
Yıllar geçti… ve onun için dünyanın yükünü taşıyan o çocuk, ondan sonsuza dek ayrıldı.
Tanrıça durdu. Konuşmadı. Ve buna gerek de yoktu.

Bugün, Lübnan nefesini tuttu. Feyruz, son sığınağımız, sessiz marşımız, göründü. Hanımefendi. Parçalanmış vatanın ruhu, üzüntüsünü nasıl ifade edeceğini bilmeyen…
Yakıcı güneş ışınlarının altında, siyah elbisesi ve siyah başörtüsüyle, sanki hüzünden yontulmuş bir heybetle, derin bir inançla yürüdü.
On yıldan fazla bir süre kendini gizlemeyi seçti. Ama bugün, oğlunun cenazesinde binlerce kişi arasında yürüdü… ikinci kez gömülen bir annenin sessizliğiyle.

İçindeki kırılmışlığa rağmen, başıyla her bir geleni selamladı, minnettar, şükran dolu.’’ (Ricardo Karam, çeviri y.e.)

Müzisyen, tiyatro yazarı, eserlerinde bolca kullandığı siyasi hicvin ustası olan Ziad aynı zamanda bir komünistti. Ayrıca, İsrail işgali ve Siyonist Apartheid rejimine karşı Lübnan direnişine desteğini açıkça ifade etmekten hiçbir zaman imtina etmedi. Bir TV programında sunucunun kendisine sorduğu “Feyruz direnişi (Hizbullah’ı) destekliyor mu?” sorusuna, “Tabii ki, öyle olmasaydı ona beste yapamazdım” diye kendinden ve direnişin haklılığından emin bir cevap vermişti.

Bir başka ropörtajında ise gerçeği yine insanların yüzüne vuruyordu : “İsrail’de sadece direniş dilini anlarlar; geri kalan her şey yutulur ve normalleşmeye dönüştürülür.”

Hizbullah medya ilişkileri, ölümünün ardından yayınladığı açıklamada şöyle diyordu: Bugün, direnişin büyük bir sesi ve Filistin’in kararlı bir savunucusu olan efsanevi sanatçı Ziad Rahbani’nin kaybını yas tutuyoruz.
Sanatını vatanın, insanın ve adaletli davaların hizmetine adadı. Mirası, gelecek nesiller için bir ilham kaynağı olmaya devam edecek. Onun fikri ve sanatı, özgür ve direnişçi bir dünya için yaşamaya devam edecek.

Hayat, Levant’ın her güzel şeyini soyup savaş, açlık ve ölümle değiştiriyor gibi…

Hepimiz ona aşıktık diye ekliyor Buşra Akgeyik:
“Onun aklına, alayına, sahici öfkesine, müziğine, Arapçasına, siyasi zekâsına ve hiçbir yere ait olmayan o buruk yalnızlığına…
Sevgimizi boşa çıkarmayan, tek hatası olmayan biriydi. Amerikan işgaline, NATO’ya, Körfez işbirlikçilerine çanak tutmadı. CIA, Mossad, Katar ve Suudi destekli cihatçıların yanında yer almayan onurlu bir komünistti.
İkindi vakti, çocukluğumuzun geçtiği sokağın başında durup oynadığımız yere güneş ışıkları arasından bakınca kalbinizden bir şeyler kopar ya, işte böyle bir kopuştu Ziad’ın kaybı.
T3ee neq3od bil-feyy (gel oturalım gölgede) diye çağırdığı gölge artık boş…”

Lübnan özelinde Ortadoğu’yu, bu coğrafyadaki hayatları, hayattaki zorlukları ve çelişkileri anlattığı “uzun metrajlı Amerikan filmi” bitmek bilmedi.

Meşhur Şam konserinde ise şöyle diyordu Ziad dinleyicilerine: “Doğrudur, bugün Şam bir kültür başkentidir; ama unutmayın, Şam aslında başkentlerin kalbidir.”

Hangi tespiti yanlıştı ki Ziad’ın bu söyledikleri yanlış olsun!
Hakikaten Şam medeniyetin omurgası, bir tarihin ana rahmi, öteki halkların son sığınağıydı.
Sonra ihanet geldi; yabancı postallar sokaklara basınca taşlar bile sustu.
Şam düştü ve biz sessizliğin nasıl kan koktuğunu gördük.
Ve Ziad da, sanki Şam’ın son nefesiyle birlikte gözlerini kapadı.
Ve biz, iki sessiz cenaze gördük: biri şehrin, biri ozanın…

Feyruz tüm Lübnan’ı kapsayan, hiçbir kesimi üzmemeye çalışarak halkın gönlünde yer edinip toplumunu birleştirmeye adamışken hayatını; Ziad, kimseyi memnun etme kaygısı gütmeden, gerektiğinde haklı olduğuna inandığı kallavi cevaplarıyla, çoğu zaman kimsenin söylemeye cesaret etmediği şeyleri söyleyerek, hatta insanları kırıp dökmesine rağmen halkın gönlünde taht kurmuştu.

Mais el Reem:


Kusurlarımızı açığa vurdu, çelişkilerimizi tanıdı, zayıflıklarımızla alay etti ve yöneticilerimizin maskelerini düşürdü.
Otoritenin boğazında bir diken, insanların yaralarına bir merhem oldu.
Ziad hiçbir zaman onu sevmemizi istemedi. Ama biz onu sevdik. Tutkuyla.

Ziad’ın notaları mümkün olup da kelimelere dökülebilecek olsa, ona sorulan “Ne kadar seviyorsun?” sorusuna ezgilerinden daha iyi bir cevap verilebilmesi mümkün değil. Notalar kelimelere dökülmese de mümkün değil. En sonunda fark edersin ki, onu kelimelerin sığabileceğinden çok daha fazla seversin ve işte o an müzik devreye girer. Ve ne kadar olduğunu anlatmaya çalışırsın.

Sevmek ölçülemez, açıklanamaz, tarif edilemez bir eylem. Sevmenin en buruk tarafı ise bir gün veda etmek zorunda kalmak. Biz Ziad’ı, onun yorumladığı dünyayı her türlü acı ve çelişkisine rağmen çok sevdik. Bazı insanlarla aynı asırda yaşamış olmak bile büyük bir onur. Ardında bıraktığı şarkılar, tiyatro eserleri ve fikirlerin ölümsüzlüğüne gönülden bir selam ile. 

Kendi eseri “Kumdaki İzler” ile veda edelim:

Elveda yoldaş Ziad.

Exit mobile version