Bir Miwwâlin İzinde: Hatay’da Dil, Hafıza ve Gurbet

Dr. Mahmut Ağbaht

Aşağıda okuyacağınız miwwâl, Hatay’ın Yaqṭo (يقطو) köyünden, 1947 doğumlu Zeynep ninenin sesinden bize ulaştı. Torunu Hüseyin’in birkaç yıl önce yaptığı kaydı, Haziran ayında Berlin’de bir sohbet sırasında dinleme fırsatı buldum. Daha ilk anda, yalnızca şiirdeki güçlü duygu değil, dizelerdeki dilsel ayrıntılar da dikkatimi çekmişti.

Beklendiği gibi, miwwâli kendi köyünün lehçesine özgü biçimde okuyordu. Yaqṭo’da daha önce yaptığım kısa bir alan çalışmasında, orada konuşulan Arapça’nın ayırt edici ses özelliklerini tespit etmiştim. Miwwâlde de bunları duymak mümkündü. Örneğin eski uzun *â ünlüsünün ô ve ê’ye ayrılması: (ḥbâbna >) ḥbêbna ‘sevdiklerimiz’; (râḥu >) rôḥu ‘gittiler’. Bununla birlikte, Yaqṭo’da veya komşu köylerde rastlanmayan ve daha çok Bedevi lehçelerini hatırlatan bazı kullanımlar da vardı. Örneğin son dizede bir kelimede gördüğümüz g ünsüzü bunlardan biri.

On çocuk annesi olan Zeynep nine, gençliğinde ailesini geçindirmek için çok çalışmış: hayvancılık yapmış, pamuk tarlalarında alın teri dökmüş, evinde kurduğu tezgahta dokuma üretip satarak geçimini sağlamış. “Bu miwwâli ilk nereden duydun?” diye sorulduğunda “Hatırlamıyorum, çocukluğumda öğrenmiştim.” diyor. Belki de bugün evlatlarının bazılarının gurbette olması, bu miwwâlin hâlâ onun hafızasında ve dilinde canlı kalmasını sağlamış.

Hatay’da Arapça, yerleşik ve Bedevi olmak üzere iki ana-lehçe grubuna ayrılır. Bu ayrım, bazı belirgin dilbilimsel özellikler üzerinden yapılır. Mesela küçükdil ünsüzü q (ق), Bedevi lehçelerinde arkadil g sesiyle karşılanırken, yerleşik lehçelerde ya korunur ya da ʔ (Arapça’daki hemze) olarak telaffuz edilir. Böylece, örneğin, ‘ay’ kelimesi, birinde qamar veya ʔamar, diğerinde gamar biçimini alır. İki grup arasında karşılıklı anlaşılabilirliğin olmadığı ya da oldukça düşük olduğu genel kabul görür. Yerleşik lehçe grubunun konuşur sayısı bakımından baskın oluşu, küçük Bedevi topluluklarını dilsel açıdan yerleşik lehçelerin etkisine çok daha açık kılar. Nitekim literatürde, Bedevi lehçesi konuşurlarının, komşu yerleşik lehçelere özgü bazı özellikleri benimsendiği gözlemlenmiştir; ancak bunun tersine, yani yerleşiklerin Bedevi özelliklerini aldıklarına dair bir bulgudan söz edilmemiştir.[1] İşte bu miwwâl, belki de böyle bir ‘istisnai’ bir etkileşimin izlerini taşımaktadır.

Dilsel etkileşim yalnızca coğrafi komşulukla ya da konuşur sayısındaki baskınlıkla sınırlı değildir. Geçmişte taım alanları, özellikle Amik Ovası’nda pamuk tarlaları, yerleşik ve Bedevi Arapçası konuşurlarının karşılaştığı, bir araya gelip çalıştığı, dillerini ve sözlü edebiyatlarını birbirine taşıdığı mekanlardı. Zeynep ninenin miwwâlinde duyduğumuz ve büyük olasılıkla Bedevi lehçesi etkisiyle görülen özellikler, belki de o günlerin bir hatırası. Ninemiz, bu miwwâli orada işitmiş; sözle, duyguyla bağ kurmuş, hafızasına işlemiş ve kendi lehçesine büyük ölçüde uyarlayarak bugüne kadar taşımış olabilir.

Bugünse bu iki ana-lehçe grubu (çeşitli ağızlarıyla birlikte) hızla yok olma sürecinde. Genç kuşaklar bir araya geldiklerinde iletişim dili olarak Türkçeyi tercih ediyorlar. Oysa geçmişte Arapçanın tekdil olduğu ortamda bu tür karşılaşmaların zemini daha genişti. İşte böyle bir miwwâl, bize hem geçmişteki dilsel ve kültürel temasların izlerini gösteriyor, hem de yaşantıların ve deneyimlerin bir halk şiirinde nasıl paylaşılıp ortaklaştırıldığını hatırlatıyor.

Miwwâl il-Ġirbi

qal ya ṭêr, ya ṭêr
waḷḷa w hatlê mnê cnēḥak yôm

موّال الغربة

قال يا طير، يا طير
والله وهاتلي من جناحك يوم

Gurbet Ağıtı

Dedi: ey kuş, ey kuş,
vallahi, ödünç ver kanatlarını bir gün.

qal ṭa ṭir ʔana w ʕallê, ṭâ ṭir ʔana w ʕallê
waḷḷa w ta rûḥ la ʕind li-ġrôba dôm

قال ت طير أنا وعلّي، ت طير أنا وعلّي
والله وتروح لعند الغربا دوم

Dedi: uçup gitsem yükseklere, uçup gitsem yükseklere,
vallahi, gurbettekilere varayım her daim.

qal ḥbêbna bis-safôr, ḥbêbna bis-safôr
waḷḷa qlûb lina ştêqêth

قال حبابنا بالسفر، حبابنا بالسفر
والله قلوب لنا اشتاقت

Dedi: sevdiklerimiz seferde, sevdiklerimiz seferde,
vallahi, yüreklerimiz özlem içinde.

qal w iḥmêlina ḥammilêt, ḥmêlina ḥammilêt
waḷḷa w imhûrlina sêqêth

قال وحمالنا حملت، حمالنا حملت
والله ومهور لنا ساقت

Dedi: yüklerimizi aldı, yüklerimizi aldı,
vallahi, atlarımız yola düştü.

qal ʕiddat ʕala d-dôr, ʕiddat ʕala d-dôr
waḷḷa lêqiyya b-lâ miftêḥ, b-lâ miftêḥ

قال عدت على الدار، عدت على الدار
والله لاقيا بلا مفتاح، بلا مفتاح

Dedi: eve uğradım, eve uğradım,
vallahi, kapısını anahtarsız buldum, anahtarsız.

qal sawdi ya dôr w ʕitmê
waḷḷa w nafs iḥcôriha sawdê

قال سودة يا دار وعتمة
والله نفس حجورها سودة

Dedi: simsiyah, karanlıksın ey ev,
vallahi, taşların bile kapkara.

qiltilla yâ dôr, yâ dôr, qiltilla yâ dôr, yâ dôr  
waḷḷa ʔaynin iṣḥôbin ic-cawdê

قلتِلا يا دار، يا دار، قلتِلا يا دار، يا دار
والله اينين صحابنا الجَودة

Dedim sana ey ev, ey ev, dedim sana ey ev, ey ev,
vallahi, nerede o vefalı dostlar!?

qal nôṭiqtin id-dôr, nôṭiqtin id-dôr
waḷḷa ġêbu w rôḥû,
waḷḷa w lâ bâqa lihun ʕawdê

قال ناطقتن الدار، ناطقتن الدار
والله غابوا وراحوا،
والله ولا بقا لهن عودة     

Dedi: dile geldi ev, dile geldi ev,
vallahi, kaybolup gittiler,
vallahi, geri dönüşleri yok.

qiltilla ya dôr ya xôyinê, qiltilla ya dôr ya xôyinê
waḷḷa ʔana hlīk ʔihêlîkê

قلتِلّا يا دار يا خاينة، قلتِلّا يا دار يا خاينة
والله أنا هليك أهاليكي

Dedim sana ey ev, ey hain ev, ey ev, ey hain ev,
vallahi, içindekiler benim ailemdi.

ʔaynîn, ʔaynîn sbêʕ il-fala ya dôr
waḷḷa tibrêm ḥawâlaykê

اينين، اينين سباع الفلا يا دار
والله تبرم حواليك

Nerede, nerede o çölün aslanları ey ev!?
Vallahi, dolanıp dururları çevrende.

qal ḥabîb il-qalb, ḥabîb il-qalb
waḷḷa waddaʕnêh, waddaʕnêh
waḷḷa w maşa w rôḥ, maşa w rôḥ

قال حبيب القلب، حبيب القلب
والله ودّعناه ودّعناه، ودّعناه
          والله ومشى وراح مشى وراح

Dedi: gönül yâri, gönül yâri,
vallahi vedalaştık, vedalaştık,
vallahi, yürüdü gitti, yürüdü gitti.

qam ḥaṭṭ in-nôr, ḥaṭṭ in-nôr
waḷḷa bi qalb iw maşa w rôḥ

قام حطّ النار، حطّ النار
والله بقلبي ومشى وراح

Yangın bıraktı, ateş bıraktı,
vallahi, kalbimin ortasına bırakıp gitti.

qal lamt il-qêl xôṭirkīn, lamt il-qêl xôṭirkīn
maşa w rôḥ
ya côz iʕyûn tiqṭêr id-damêʕ, ya côz iʕyûn
tiqṭêr id-damêʕ

قال لمت ال قال خاطركن، لمت ال قال خاطركن مشى وراح
يا جوز عيون تقطر الدمع، يا جوز عيون تقطر الدمع

Dedi: “Hoşça kalın” deyip yürüdü gitti, “Hoşça kalın” deyip yürüdü gitti,
ey iki göz, yaşlar damlıyor, ey iki göz, yaşlar damlıyor.

qal ʕaynê, ʕaynêh, ʕaynê
waḷḷa tʕayyin ʕad-drûb, ma côh ma côh

قال عيني، عيني، عيني
 والله تعيّن عالدروب، ما جو، ما جو

Dedi: Gözlerim, gözlerim, gözlerim,
yolları bekler ama dönmediler, dönmediler.

qal iḥbêbê, qal iḥbêbê
waḷḷa ṭawwlu l-ġaybêt ma côh, ma côh

قال حبابي، قال حبابي
والله طولوا الغيبات ما جو، ما جو

Dedi: sevdiklerim, dedi: sevdiklerim,
vallahi, uzun sürdü gurbeti, geri dönmediler, dönmediler.

qal bişḥêd, bişḥad min ʔilâh is-sama
yinṭiṣib sôg (?) il-ʕalâmîn (?) w iycô
w yicmaʕ şimlinâ daxl is-samâ, w yîcmaʕ şimlinâ, yicmaʕ şimlina daxl is-samâ

قال بشحد، بشحد من إله السما
ينتصب سوق/ساق (؟) العلمين (؟) ويجو
ويجمع شملنا دخل السما، ويجمع شملنا، يجمع شملنا دخل السما

Dedi: dilenirim, dilenirim göklerin Tanrısı’ndan,
kurulsun alem/sancak (?) … (?) ve geri gelsinler,
birleşsin ailemiz gök kubbe altında,
birleşsin ailemiz gök kubbe altında.

[1] Werner Arnold (2002). Code switching and code mixing in the Arabic dialects of Antioch. A. Youssi, F. Benjelloun, M. Dahbi ve Z. Iraqui-Sinaceur (Yay.), Aspects of the Dialects of Arabic Today. Proceedings of the 4th Conference of the International Arabic Dialectology Association (AIDA) Marrakesh, 1 – 4 Nisan 2000 içinde (163-168). Rabat: Amapatril.

Giriş metni, Transkripsiyon, Arapça yazım ve Türkçe’ye çeviri: Dr. Mahmut Ağbaht

Derleme: Hüseyin Ağbaht

Kaynak kişi: Zeynep Buz, 1947 Yaqṭo doğumlu.

Ağıt, kayıtta okunduğu şekliyle transkript edilmiş ve çeşitli sesbilimsel özellikler yansıtılmıştır. Ancak dize sonlarında veya duraklarda görülen, melodik veya ritim amaçlı ek uzatmalar gösterilmemiştir. Arap alfabesi ile yazımda (transkripsiyondan farklı olarak) sadeleştirme yoluna gidilmiş ve belli başlı ses değişimleri yansıtılmamıştır.

(Ehlen Dergisi’nin 8-9. sayısında yayımlanmıştır, Eylül 2025, Yıl:3 Sayı:8-9)