Mithat Mansur
Levant’ın gelini Antakya’mız yine yaralı. 2500 yıllık tarihi boyunca birçok kez depremler ve yangınlarla yıkılan Antakya’mız,6 Şubat’ta saatler 04.17’yi gösterdiğinde bir kez daha büyük bir felakete uyandı.
Antakya ve çevresi büyük bir yıkım yaşadı. On binlerce insanımızı kaybettik. Binlerce insanımız kayıp ya da enkaz altında kaldı. Yüz binlerce insanımız çevre illere savruldu.
6 Şubat depremi çoluk çocuk genç yaslı herkesi uykusunun en derin anın da yakaladı. Korkunç bir yağmur, pes pese gelen gök gürlemeleri ve 90 saniye boyunca depremin neden olduğu patlama sesleri… Kıyamet kopuyordu sanki. İnsanlar çığlık çığlığa kendilerini dışarıya atıyordu. Evler ardı ardına yıkılıyor, binalar çöküyordu.
Binlerce insan enkaz altındaki yakınlarının kurtarılması için çaresizce devletten yardım için haykırdı. Enkaz başların da çırpınıp durdular. Devletin imkanları bir türlü devreye girmiyordu.
Oysaki arama kurtarma çalışmaları ilk 24 saatte başlasaydı bekli de hayatını kaybeden binlerce insanımız yaşıyor olacaktı.
İnsanlar ilk 2-3 gün boyunca yapayalnız bırakıldı. Bir de baraj patlayabilir söylentisi yayılınca arabalarında yatan insanlar kenti terk etti. Sanki kent insansızlaştırılmak istendi.
Binlerce insan gece gündüz kendi elleriyle ya da bulabildikleri aletlerle betonları kazıdılar.
Ve insanlar hep sordu. Devletin imkânları niçin daha çabuk seferber edilemedi? Çevre illerdeki inşaat makineleri (kepçeler, vinçler) niçin ilk günde arama kurtarma faaliyetlerine katılmadı?
Oysaki bu makinalar ve ekipler Antakya’ya daha erken girebilselerdi bugün birçok insanımız hayatta olacaktı.
Ne acıdır ki Levant’ın gelini Antakya’mızın büyük bölümü yerle bir oldu. Bu kentin ruhunu oluşturan Eski Antakya evleri, büyülü sokakları, çarşıları enkaza dönüştü.
Bu kente ait 50 binden fazla insanın artık yaşamadığı düşünülüyor.
Kısacası bu coğrafyanın tarihi ve kültürel mirası büyük yara aldı. Kiliseler, camiler, sinagoglar ve tarihi eser niteliği taşıyan bir sürü bina enkaza dönüştü.
Bu felaketi yaşayan yüzbinlerce insanımız da yaralı. Gün dayanışma günü. Yaralarımızı saracağız. Gerek yurt içinde başka illere yerleşmiş gerekse yabancı ülkelerde yaşamını sürdüren bu coğrafyanın insanlarına çağrımızdır:
Bu büyük felaketten dersler çıkaralım. Kaybettiklerimizi unutmayalım!
Dayanışmayı Büyütelim!
Tarihi ve kültürel mirasımız göz önünde tutularak Antakya’mızın kendi Ruhuna uygun şekilde tekrar inşası önceliklerimizin başında gelmelidir.
Ve Antakya’mıza mutlaka döneceğiz.