Tarihe tanıklık ederken bir halkın 6 Şubat’ta yaşadığı afet sonrasındaki yalnızlık ve kirli hesaplar, sinsice planlanmış karanlık adımların da ifşa edilmesinin ne kadar önemli olduğu bilinci ile hareket ediyoruz.
“Uzun zaman zihinlerde, gönüllerde, ruhlarda mayalandı Ehlen. Farklı isimlerle farklı hayallere konu oldu. Kimi zaman imkânsız göründü, kimi zaman doğan gün kadar mümkün” diyeli 10 yıl oldu. Ehlen Dergisi, bin bir emekle, türlü çileyle-dirençle, nice nice deneyimle, özveriyle, kayıpla-kazançla, onurlu bir duruşla 10 yaşını doldurdu. Halkımızın yüreğinde açalı, nazarında sevdayla yeşereli 10 yıl oldu. Envai tür acı, yas, yaş bıraktık ardımızda, sevinç, neşe, kahkaha! Yeni yaşımıza hep birlikte, sizlerle merhaba!
Nisan 2014’te yayınlanan ilk sayımızdaki selamın ruhuyla; “Kimliğimizden dolayı aşağılanmadığımız, ezilmediğimiz, ayırma/baskıya uğramadığımız, korkmadığımız, eşit, özgür ve adil bir dünya için; “hakikatin” sofrasında bütün insanlıkla beraber aşkla oturmak, hakikatin demini almak için hasretle, hürmetle, muhabbetle merhaba!”
Biz bu satırları yazarken Hıdrellez’e doğru gidiyoruz, el emeği, göz nurumuzu koyduğumuz, bir dergiden öte anlam yüklediğimiz Ehlen nidamız, bekleyeniyle ne zaman buluşur tam olarak emin olamasak da her Can’ımızı Hıdrellez’in yeniden doğuş ve direniş ruhu ile kucaklıyoruz.
Hıdrellez, yüzyıllar boyunca pek çok kültürde kutlanan ve mevsim değişikliğinin, bereketin ve yeniden doğuşun habercisi olarak kabul edilen bir gündür. Ancak Arap Alevi geleneğinde, Hıdrellez sadece doğanın uyanışını değil, aynı zamanda direnişin ve mücadelenin sembolü olmuştur. İçinde bulunduğumuz çağda, bu sembolizm daha da önem kazanmaktadır.
Günümüzde, pek çok toplum doğal kaynakların tükenmesiyle, çevre felaketleriyle, sosyal eşitsizliklerle ve adaletsiz devlet politikaları ile mücadele etmektedir. Ancak Hıdrellez bize, doğayla uyum içinde yaşamanın, dayanışmanın ve mücadele etmenin gücünü hatırlatır. Bizlere, zorluklar karşısında direnmeyi, adalet için mücadele etmeyi ve umudu yeşertmeyi öğütler.
Arap Alevi kültürü, binlerce yıllık bir tarihe sahip olan derin ve zengin bir mirası temsil eder. Direnişin ve dayanışmanın izlerini taşıyan mirasımızı yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak bizim en kutsal görevlerimizden biridir. Zira yarınlarımızın bilmesi gereken hikayeler, şimdi yazılmaktadır.
Tarihe tanıklık ederken bir halkın 6 Şubat’ta yaşadığı afet sonrasındaki yalnızlık ve kirli hesaplar, sinsice planlanmış karanlık adımların da ifşa edilmesinin ne kadar önemli olduğu bilinci ile hareket ediyoruz. Depremden beri Antakya ve Samandağ çevresinde yaşanan mülksüzleştirme hamlelerinin bir yenisi de Defne ilçesine bağlı Samandağ yolu üzerindeki Hancağız Mahallesi’nde gerçekleşmektedir. Dikmece’de olduğu insanların geçim alanları zeytinlikler yok edilerek yerine TOKİ’ler dikilmeye başlandı.
Bu da yetmezmiş gibi bir de halk sağlığını tehdit eden durumlar devlet eli ile halka dayatılmaktadır. Gerek TOKİ inşaatının yapıldığı yerde devlet eliyle gerekse Samandağ’da üç mahalle arasında yerleşim yerlerine yakın olarak beton santrali kurulmaktadır. Burada sermaye yeniden halk sağlığına tercih edilmiştir. Depremin üstünden 445 gün geçmiş ve depremzedeler hala konteyner ve çadırlarda kalırken, geçici olarak kurulan konteyner kentlerde konteyner yangınları çıkmakta, salgın hastalıklar devam etmekte, kuduz salgını ihtimalinden dolayı mahalleler karantina altına alınmaktadır. Temel insan hakkı olan barınma ve insanca yaşam hakkı bölgedeki bu insanlar için yok sayılmaktadır. Kışın kötü hava koşullarından dolayı korkusuz bir gece bile geçiremeyen halk, sıcakların artması ve yaz mevsiminin getireceği sinek, yılan vb. tehlikeleriyle birlikte hijyen eksikliğinin yarattığı sağlıksız koşullarda kurbanlık koyun gibi bir mevsim daha geçirecektir
Yeniden doğuşun ve direnişin izlerini sürerken, geçmişten bugüne uzanan bir yolculuğa çıkacağız. Umuyoruz ki bu yolculuk, bizi daha da yakınlaştırır, bizi birbirimize daha da bağlar, deprem bölgesindeki canlarımızla dayanışmayı arttırır ve geleceğe umutla bakmamızı sağlar.
Yazımızı bitirmeden önce 10 yıl önceki bazı sözlerimizi hatırlatmak isteriz:
“Dergimiz, her türlü nefret söylemine, cinsiyetçi yaklaşıma ve faşizan eğilime karşı çıkacağını, kendi bünyesinde bu tarz yönelimlere izin vermeyeceğini özellikle ilan eder… Dergimiz, bütün halkların eşitliğini savunur. Etnik, ulusal, dinsel, inançsal, cinsel, sınıfsal vb. her türlü ayrımcılığa karşı çıkar. Fakat şunu da açık yüreklilikle ifade etmek gerekir ki dergimizin eşitlik anlayışı, tarihte baskılanan, ezilen kimliklere karşı özel duyarlılık geliştirmeyi dışlamamaktadır.” Ve yıllardır bu çizgide mücadele etmeye gayret ediyoruz.
“Bizimkisi büyük umutları olan mütevazı bir adım. O gülen yüzü, o büyük insanı, Che’yi anımsıyoruz. Evet gerçekçiyiz, gücümüzün sınırlarının farkındayız ama bu imkansız görüneni istememize engel değil. Ayağımızın bastığı toprak yüreğimizin genişliğini, umudumuzun ufkunu sınırlayamaz. Ne de olsa biliyoruz ki her şey noktayla başlar her şey noktayla yol alır…”
Sizleri, Hıdrellez’in coşku ve umudu ile birlikte, Ehlen’in 10. yaşının heyecanı ve onurunu paylaşmaya davet ediyoruz. Yeniden doğuşun’ dirilişin ve direnişin gücünü keşfetmek, kuşanmak için birlikte adım atalım, Yol surelim.
Sağlık, huzur, sevgi ve dayanışma dolu günler dileriz.
Aşk ile kalın,
Ehlen Yayın Kurulu
(Ehlen Dergisi’nin 4. sayısının giriş yazısıdır, Mayıs 2024, Yıl:2 Sayı: 4)