Süleyman Serhan Narlı
Mehdi fikri, asırlardır insanlığın büyük kısmını etkileyen ve evrensel bir “kurtarıcı” beklentisini yansıtan inançların başında gelir. İslam literatüründe Mehdi, “hidayete erdirilmiş” veya “doğru yolu gösteren” anlamını taşır; kıyamete yakın bir dönemde ortaya çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracağına inanılır. Ne var ki, bu inanç sadece Müslümanlara özgü değildir. Yahudilikten Hristiyanlığa, Zerdüştlükten Hinduizme kadar pek çok dinde, “zulmü sona erdirecek büyük bir kurtarıcı” beklentisiyle karşılaşırız. Hatta Budistler “Buda’nın yeniden gelişini” umarken, Moğol geleneğinde “Cengiz Han’ın geri dönmesi” fikri vardır; Avrupa’nın önemli düşünürleri arasında da “dünyayı tek bir bayrak altında birleştirecek bir reformcu” bekleyen çok sayıda filozofa rastlarız.
Bu çeşitlilik, insanlığın derinlerde yatan kurtarılma ve adalete kavuşma arzusuna işaret eder. Ancak, aynı umut ve beklenti, tarih boyunca suistimale de açık kalmıştır. Farklı dinî geleneklerde olduğu gibi İslam tarihinde de, kendisini “Mehdi” ilân eden veya “İmam Mehdi adına vekil” olduğunu söyleyerek halkın inancını sömüren çok sayıda kişi ortaya çıkmıştır. Toplumsal buhran dönemlerinde ya da siyasi çalkantılar sırasında “ben kurtarıcıyım” diye öne çıkan bu şahıslar, toplulukları zaman zaman büyük felaketlere sürüklemiştir.
Bu yazıda, Mehdi kavramının İslam ve diğer inanç geleneklerindeki yerine değinirken, tarihte sahneye çıkan belli başlı “yalancı Mehdiler”in öykülerine ve onların yalanlarının nasıl açığa çıktığına yer vereceğim. Son bölümde ise bu tarz iddiaların günümüze kadar uzanan izlerini ve özellikle popülerlik peşinde koşan sahte figürlerin modern iletişim araçlarını kullanarak nasıl boy gösterdiklerini ele alarak, bu istismarlara karşı uyanık kalmanın yollarını paylaşacağım.
Mehdi Kavramının Tarihsel Temelleri ve Dinlerdeki Kurtarıcı Beklentisi
İslam inancında Mehdi, son zamanlarda ortaya çıkarak adaletsizliği ortadan kaldıracak ve evrensel bir huzur dönemi başlatacak yüce bir rehberdir. Şii dünyasında son İmam (Muhammed el-Mehdi) olarak kabul edilen bu figürün Gaybet dönemi yaşadığına, zuhur zamanının Allah’ın takdirine kaldığına inanılır. Sünnî gelenekte ise Mehdi’ye dair rivayetler, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) soyundan gelen bir kimsenin zuhur ederek zulme son vereceği fikrinde birleşir.
İşin dikkat çekici yanı, “kurtarıcı” beklentisinin pek çok dinde ve kültürde karşımıza çıkmasıdır. Yahudiler “Mesih”i beklerken, Hıristiyanlar Hz. İsa’nın (a.s.) yeryüzüne dönüş yapacağı inancına sahiptir. Zerdüştler “Bahram Şah” ya da “Saoshyant”tan söz eder, Hindular “Kalki” isminde bir avatarın geleceğine inanır. Etiyopya Hristiyanlarının efsaneye yakın ölçüde yücelttikleri kral Tewodros, Budistlerin Maitreya’sı, İspanyolların Kral Rodrigo miti ve Moğolların Cengiz Han’a dair rivayetleri de bu inancın ne kadar geniş coğrafyalara yayıldığının göstergesidir.
Bu durum, insanın “evrensel adalet” arayışının tarihsel bir yansımasıdır. Zulüm ve haksızlığın hüküm sürdüğü dönemlerde, insanların “bir gün mutlaka kurtarıcı gelecek” düşüncesine sarılması hem psikolojik hem de sosyolojik olarak anlaşılabilir. Fakat bu derin duygu ve beklenti, tarih boyunca fırsatçılar tarafından istismar edilmiştir. Özellikle dini bilginin zayıfladığı, siyasi ve ekonomik bunalımların yaşandığı ortamlarda “Ben Mehdiyim” diyerek öne çıkanlar, toplumsal karmaşalara yol açabilmiştir.
Tarihte Yalancı Mehdilerin Ortaya Çıkışı ve Yöntemleri
Mehdi inancı, İslâm dünyasında özellikle Şiî geleneğin “Gaybet” anlayışıyla daha belirgin bir boyut kazanmıştır. Ancak tarih boyunca bu inanç, “sahte vekillik” veya “kendini Mehdi ilan etme” türünden pek çok istismarla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bu sahte iddiacıların büyük çoğunluğu, toplumsal bunalım ve dinî cehalet dönemlerini fırsat bilerek maddi kazanç veya siyasi nüfuz elde etme peşine düşmüşlerdir. Kaynaklarda özellikle Küçük Gaybet Dönemi (260-329 H.) sırasında bir hayli örnekle karşılaşılır, bunlardan bazıları yakın dönemde şu şekildedir:
- Sudanlı Muhammed Ahmed (1844-1885): Kendini “Mehdi” ilan ederek Mısır–Osmanlı yönetimine isyan etmiş, Mehdiye Devleti’ni kurmuş, İngiliz güçleriyle yıllar süren çatışmalara yol açmıştır (bkz. P. M. Holt, The Mahdist State in the Sudan).
- Muhammed bin Abdullah el-Kahtani (1979, Suudi Arabistan): Kâbe baskınında Mehdi olduğunu duyurarak büyük bir güvenlik krizine neden olmuştur. Bu olay, pek çok kaynakta “1979 Kâbe İhtilâli” ya da “Cüheyman olayı” olarak kayda geçer (bkz. Yaroslav Trofimov, The Siege of Mecca).
- Mirza Ghulam Ahmad (1835-1908, Hindistan): Kendisinin hem “Mehdi” hem de “Mesih” olduğunu iddia ederek Ahmediye hareketini başlatmıştır. Bu hareket günümüzde de varlığını sürdürüyor, fakat çoğu İslâm âlimi nezdinde “sınır-dışı” (gayri-meşru) kabul edilmiştir (bkz. *R. Jackson, The Ahmadiyya in the Gold Coast).
- Riaz Ahmed Gohar Shahi (1941-2001, Pakistan): 20. yüzyılın sonlarına doğru aktif olmuş ve kendini “Mehdi” olarak takdim etmiştir. Kıyamete dair semboller ve mucizevî işaretler gösterdiğini öne sürerek, özellikle Pakistan ve Güney Asya’da bir kitleyi etkilemiştir. Gohar Shahi’nin ölümü (veya kaybolması) sonrası hareket zayıflamıştır.
Kaynak: Simon Ross Valentine, Islam and the Ahmadiyya Jama’at: History, Belief, Practice (Gohar Shahi bölümü). - Ahmed el-Hassan (2002’den itibaren, Irak): Irak’ın 2000’li yıllarda yaşadığı kaos ve iç çatışmaların hemen ardından sahneye çıkmış, kendisini “İmam Mehdi’nin oğlu ve vekili” (Yemânî) olarak lanse etmiştir. Yayınladığı kitaplar, bildiriler ve özellikle internet üzerinden verdiği vaazlar ile Şiî gençler arasında belli bir destek kazanmıştır. Arap medyasında tartışmalara neden olan Ahmed el-Hassan, kıyametin yakın olduğunu öne sürmekle birlikte “kurtarıcı” rolünü üstlendiğini iddia etmektedir. Resmî makamlardan da olumsuz beyanatlar gelmesine karşın, küçük bir taraftar grubu hâlen varlığını sürdürmektedir.
Kaynak: Fanar Haddad, Sectarianism in Iraq; ayrıca Arapça kaynaklar için Sistani ve Fayyad gibi mercilerin fetvaları.
Bu kişilerin çoğunun ortak stratejisi, dinî sembol ve kavramları (örneğin Mehdi, Vekil, Mesih gibi) özellikle kriz dönemlerinde kendi lehlerine kullanmaktır. Tarihî belgelere göre; “gizli iletişim” iddiasıyla kendilerinin Mehdî veya onun vekiliyle doğrudan temas kurduklarını, rüyalar ya da vahiy şeklinde işaretler aldıklarını öne sürmüş, keramet veya olağanüstü haller sergilediklerini iddia etmiş, boşluk içindeki toplumlara “Ben kurtarıcıyım” diye seslenerek maddi kazanımlar veya siyasi nüfuz elde etmeye çalışmışlardır. Bazı dönemlerde ekonomik bunalım, siyasi otorite yoksunluğu ve mezhep çatışmaları, bu tür sahte iddiaların kabul görmesini kolaylaştırmıştır. Halkın bir kısmı, yaşadığı zorluklardan kurtulma arzusuyla bu şahıslara kapılıp giderken, bir diğer kısmı ise âlimlerin uyarıları sayesinde sahtekârlığı erken fark edebilmiştir. Özellikle Şiî kaynaklarda, İmam Mehdi’nin (a.s.) muteber vekilleri tarafından yalanlanan hemen her iddiacının hızla itibar kaybettiği, hatta kimi zaman ağır suçlamalarla cemaat dışına itildiği anlatılır.
Günümüze Uzanan İzler ve Popülerlik Arayışı
Teknolojinin ve iletişimin gelişmesi, yalancı mehdiler için de yeni bir zemin oluşturmuştur. Günümüzde sosyal medya, televizyon ve internet kanalları sayesinde bir kişi kısa sürede binlerce, hatta milyonlarca insana ulaşabilmektedir. Bu sayede “olağanüstü rüyalar gördüğünü” veya “ilahi bir işaret aldığını” söyleyen, “kurtarıcı” rolü oynamaya soyunan insanlar eskiye oranla çok daha görünür hale gelmiştir.
Popülerlik arzusunun gölgesinde “mehdi” unvanını kendi kendine benimsemek veya “ben vekilim” diyerek para toplamak, yeni bir fenomen olmaktan uzaktır ama bugünün araçlarıyla hız kazanmıştır. Bazı sahte mehdilerin kamplar, seminerler düzenlediği, insanlardan yüksek miktarda “bağış” aldığı, hatta tarikat benzeri örgütlenmeler kurarak büyük kitleleri peşinden sürüklediği görülür. Dijital platformlar, bu tür kişilerin mesajlarını yaymasına olanak tanırken, eleştirileri de kolaylıkla sansürleyebilmelerine kapı açar.
Böyle bir tabloda, inanan bireylerin en önemli görevi sorgulayıcı bir bilince sahip olmak ve doğru kaynaklara başvurmaktır. İslam geleneğinde “taklit” yerine “tahkik” vurgusu boşuna yapılmamıştır. Kur’an, sahih hadisler, güvenilir âlimlerin eserleri ve geniş İslam tarihi verileri, inançla ilgili bir iddianın sağlamlığını test etmek için yeterince zengin malzemeler sunar.
Bir kişi “Ben Mehdiyim” veya “Mehdi’nin özel vekiliyim” iddiasında bulunuyorsa, öncelikle niyetini, delillerini, ilmî dayanaklarını ve amacını incelemek gerekir. Dini lider rolünü üstlenen bu kişi, eğer İslam’ın temel öğretileriyle çelişen söylemlerde bulunuyorsa veya tamamen kendi menfaatini gözeten davranışlar sergiliyorsa, orada bir istismar söz konusudur.
Son Söz: İnanç, Sorumluluk ve Uyanık Kalma Gerekliliği
Mehdi inancı, hakikatin galip geleceğine duyulan inancı besler ve zulme karşı direnci canlı tutar. Ancak tarih boyunca yaşanan örnekler, “kurtarıcı” fikrinin yanlış ellere geçtiğinde nasıl bir kaosa ve istismara yol açabileceğini açıkça göstermiştir. İnsanların derin duygu dünyasında kök salan bu beklenti, sahte iddiacılar için verimli bir alan sunar.
Bugün, “her an kıyametin kopabileceği, dolayısıyla hazırlıklı olunması gerektiği” öğüdü, büyük ölçüde Mehdi inancını da besleyen bir dinamiktir. Bu da insana yaşamını sürekli denetleme, “daha iyi bir kul, daha erdemli bir insan” olma gayreti sunar. Fakat “nasıl olsa Mehdi gelecek ve bütün haksızlıkları ortadan kaldıracak” düşüncesiyle pasif bir bekleyiş içine girmek, toplumsal sorumlulukları ve hak arayışını ihmal etmek anlamına gelebilir.
Dolayısıyla, dengeli ve sağlıklı bir Mehdi inancı için akıl, sorgulama ve sahih kaynaklardan beslenme şarttır. Arap Aleviliği (Nusayrîlik) dâhil pek çok Ehlibeyt geleneğinde, “İmam-ı Zaman”ı tanımadan ölenin cahiliye ölümü üzere olduğuna dair rivayetler bulunur. Ancak bu, “her önüne gelenin” iddiasını benimsemekle değil, Ehlibeyt’in öğretilerine, Peygamber’in (s.a.v.) tavsiyelerine ve Kur’an’ın prensiplerine sımsıkı sarılmakla yerine getirilebilir. Zira Kur’an-ı Kerim pek çok ayetinde, kıyametin tam vaktini yalnızca Allah’ın bildiğini açıkça vurgular.
“Onlar sana Kıyamet Saati’nin ne zaman gerçekleşeceğini sorarlar. De ki: ‘Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun zamanını O’ndan başkası açıklayamaz.’” (A’râf, 187)
“Sana o saatin (kıyametin) ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi ancak Allah katındadır.’” (Ahzâb, 63)
“Kıyamet vakti hakkında bilgi yalnızca Allah’ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Kimse yarın ne kazanacağını ve hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır.” (Lokmân, 34)
Hadis literatüründe de Peygamber Efendimizin (s.a.v.), kıyametin ne zaman kopacağı sorulduğunda, “O saatin bilgisi ancak Allah katındadır” (Buhârî, “Tefsir”, 31) şeklinde beyanlarda bulunduğu görülür. Bu ayetler ve hadisler, bizlere kıyametin sır olarak kaldığını ve insanların her dönemde “kurtarıcı gelecek mi, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorgulamalar yapmasının, aslında imanî bir imtihanın parçası olduğunu gösterir. Dolayısıyla “Mehdi” beklentisi dahi, kıyametin yaklaştığına dair kesin bir takvim sunmaz; bunu ancak Allah bilir. İslam âlimleri bu sebeple, herhangi bir kişinin “kıyameti bilme” iddiasında bulunmasının tutarsızlığını ve “mehdi” ismini kullanarak tarih vermeye kalkanların samimiyetsizliğini sıklıkla vurgularlar.
Netice itibariyle, bir kurtarıcı (Mehdi) beklemek inananlar için umut verici bir temadır; fakat Kur’an ve hadislerin ışığında bilmekteyiz ki, kıyametin ve gaybî meselelerin nihai bilgisi yalnızca Allah’a mahsustur. Bu nedenle “ilahi sır” diyebileceğimiz hususları kanıtlama veya açıklama iddiasında bulunanlara karşı çok daha dikkatli ve sorgulayıcı bir tutum takınmak, inanç bütünlüğünü korumanın en sağlam yoludur.
Benim gördüğüm kadarıyla, “yalancı mehdiler” tarihin derinliklerinden bugüne uzanan bir tehdit olmaya devam ediyor. Fakat aynı zamanda bize, hakikati bulma ve onu koruma konusunda derin bir sorumluluk yüklüyorlar. Bu sorumluluk, sadece dinî metinleri okumakla değil, aynı zamanda eleştirel düşünceyi elden bırakmamak ve inanç alanında yapılan her iddiayı titizlikle süzgeçten geçirmekle yerine getiriliyor. Böylelikle, hem kendi inancımızı sahih bir zemine oturtabilir hem de toplumsal barışı ve manevî bütünlüğü tehdit eden istismarcılara karşı sağlam duruş sergileyebiliriz.
Kaynakça
1. Klasik ve Geleneksel İslamî Kaynaklar
- Allâme Muhammed Bâkır Meclisî.Bihârü’l-Envâr.
- 110 ciltlik ansiklopedik bir eser olup özellikle cilt 51, İmam Mehdi (a.s.) başlığı altında sahte vekil/Mehdi iddialarına yer verir.
- Tahran ve Beyrut’ta farklı baskıları bulunmaktadır.
- Şeyh Muhammed bin Hasan et-Tûsî.el-Gaybe (الغَيْبة).
- İmam Mehdi’nin (a.s.) Küçük ve Büyük Gaybet dönemlerine, sahte vekillere ve tarihî olaylara dair detaylı bilgiler içerir.
- Şeyh Sadûk (Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Bâbekân el-Kummî).Kemâluddîn ve Tamâmun-Ni’me (كَمَالُ الدِّيْن وَتَمَامُ النِّعْمَة).
- İmam Mehdi (a.s.) konusunu ayrıntılı inceleyen Şiî eserlerden biridir; tarih boyunca ortaya çıkan iddiacıların yalanlanmasına ilişkin rivayetleri de kaydeder.
- Fetva ve Risale Derlemeleri (Şiî Uleması).
- Ayetullah Sistanî, Ayetullah Fayyad gibi büyük mercîlerin Ahmed el-Hassan vb. çağdaş iddialar hakkında yayımladıkları resmî fetva ve açıklamalar.
2. Modern Akademik ve Tarihî Çalışmalar
- Haddad, Fanar.Sectarianism in Iraq. Hurst & Co., 2011.
- Irak’ta 2000’li yıllarda yaşanan iç çekişmeler, Ahmed el-Hassan gibi “Yemânî” iddialarının sosyo-politik boyutları.
- Holt, P. M.The Mahdist State in the Sudan, 1881-1898: A Study of Its Origins, Development and Overthrow. Clarendon Press, Oxford, 1958.
- Sudanlı Muhammed Ahmed el-Mehdi hareketinin tarihini ve bölgeye etkilerini inceler.
- Jackson, R.The Ahmadiyya in the Gold Coast: Muslim Cosmopolitans in the British Empire. Indiana University Press, 2015.
- Mirza Ghulam Ahmad ve Ahmediye Cemaatinin dünya geneline yayılışı ile itikadî tartışmalar.
- Trofimov, Yaroslav.The Siege of Mecca: The Forgotten Uprising in Islam’s Holiest Shrine and the Birth of al-Qaeda. Anchor, 2008.
- 1979 Kâbe Baskını (Cüheyman el-Uteybî, Muhammed bin Abdullah el-Kahtani) olayının ayrıntılarını belgeler ışığında sunar.
- Valentine, Simon Ross.Islam and the Ahmadiyya Jama’at: History, Belief, Practice. Columbia University Press, 2008.
- Ahmediye hareketi içinde farklı kollar ve Riaz Ahmed Gohar Shahi gibi çağdaş iddialara dair referanslar.
- Yvonne Haddad. “The Ahmadiyya Movement: A History and Perspective.”
- Ahmediye ve Mirza Ghulam Ahmad’ın “Mehdi/Mesih” iddialarının tarihî ve teolojik çerçevesine dair akademik bir makale veya derleme bölümü.
(Ehlen Dergisi’nin 6. sayısında yayımlanmıştır, Ocak 2025, Yıl:3 Sayı:6)