Mustafa Karahan

Büyük gün, 7 Kasım! Ekim Devrimi bundan 108 yıl önce bütün dünya halklarına Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), Kızıl Bayrak olarak bir armağan şeklinde sunuldu. Bundan 34 yıl önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) adı Rusya olarak değiştirildi. Aslında işçi ve köylü iktidarının çözülmesi Nikita Kruşçev’in iktidara gelmesiyle başlamıştı. Şanlı işçi-köylü iktidarı ise adını bir süre daha muhafaza edebilmişti.
Ekim Devrimi gerçeği, bugün emperyalistlerin Ortadoğu’da yarattığı yıkım üzerinden devrimin eksikliğini net bir biçimde hissetmemize neden oluyor. Ekim Devrimi kendi deneyimlerinden yola çıkarak 1919 yılında Komünist Enternasyonal’in tanımını yaptı; devrimlerin tarifini yaşadığı deneyimlerle belirledi ve Komünist Enternasyonal’in yol haritasını ortaya koydu. Enternasyonal, dünya devrimcilerinin yol göstericisi ve ortak partisiydi. Komünist Enternasyonal, sosyalist devrim iddiasında olan tüm partilerin ortak çatısıydı. Komintern’in otoritesine Alman Komünist Partisi (KPD) karşı çıkarak uluslararası bir ayrışmaya yol açtı. Troçki de görünürde Komintern’i savunuyor olsa da Kautsky gibi farklı bir yolun yolcusuydu. Zamanı geldiğinde bu kararlara açıktan tavır aldılar.
Dünya komünist hareketinin işçi sınıfının önderliğinden yoksun olması nedeniyle bugün Ortadoğu, halkların birbirini boğazladığı bir arenaya dönüşmüş durumda. 1920’de kurulan TKP’nin Mustafa Suphi ve parti kadrolarının öldürülmesiyle Şefik Hüsnü oportünizmi, Alman Komünist Partisi’nin yolundan gitmeyi kendine vazife bildi. Ülkemizde 1973–74 yıllarında Türkiye İşçi Partisi içinde kendi burjuvazisiyle uyum haline itiraz ederek kendini devrimci tarzda aştığını iddia eden örgütler ortaya çıktı.
Yaklaşık 40 yıl sükûnet içinde kalan yapılar, 1968 sonrası devrimci bir yükseliş yaşadıysa da 12 Eylül askeri darbesinden sonra Ekim Devrimi’nin ve Mustafa Suphi TKP’sinin kuruluş ilkelerini bugüne sağlıklı biçimde taşıyamadılar.
12 Eylül sonrası Kürdistan coğrafyasında kurulan devrimci oluşumlar, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte bugünkü mevcut tabloya sürüklendi. Ekim Devrimi’nin iktidarı, 1871 Paris Komünü’nün 72 gün süren iktidar deneyimini kendine örnek alarak 46 yıl sonra kendi devrimini inşa etti. Ekim Devrimi, Birinci Paylaşım Savaşı’nı doğru değerlendirerek ortaya çıktı; emperyalist paylaşım savaşını proleter devrimler çağı olarak kavradı. Lenin’in savaş yıllarında söylediği “silahınızı Alman askerlerine değil, çarınıza çevirin” sözü bu açıdan önemlidir. Burjuva iktidarların en zayıf olduğu bir dönemde egemenlere diz çökmek, insanlığa yapılan en büyük ihanettir.
Komünist Birlik’in kurulmasıyla, savaş hâlindeki ülkelerin komünist partileri başta Rusya olmak üzere devrimci uyanışın sembolü oldular. Lenin, Kautskycı sınıf uzaklaşmasına karşı tavrını koyarak, kendi burjuvazileriyle uzlaşanları “Dönek Kautsky” örneğinde mahkûm etti; tüm sapmaların sosyalizm düşmanı ideolojiler olduğunu belirtti. Emperyalist aşamaya gelen burjuvazinin, proleter dünya çağından sonra ilericiliğini yitirdiğini söylemiştir.
“Halklar hapishanesi” olan Çarlık Rusyası Ekim Devrimi ile yıkılırken Ukrayna, Türkmenistan, Belarus, Gürcistan, Azerbaycan, Özbekistan gibi birçok ülkede devrim varlık buldu. Devrim, enternasyonalizmin en sağlam örneklerinden biri oldu. SSCB devrimi başarısız da olsa Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht önderliğinde kurulan Alman Komünist Partisi ve İran devrimleri somut örneklerdir. Çin, Yugoslavya ve Arnavutluk kendi aralarındaki sorunları çözemeyince Sovyetler’deki sorunlar daha görünür hâle geldi. SSCB çökünce emperyalistler halklar üzerinde her türlü manipülasyonu yapmaya, oyun kurmaya alan ve güç buldular.
Tunus’tan başlayarak Irak, Mısır, Libya ve son olarak Suriye olmak üzere Ortadoğu halkları bilinmezliklere ve şiddetli çatışmalara sürüklendi. Neredeyse on yıldır Suriye, onarılması imkânsız acılara duçar edildi; kadim halkları içinden çıkılmaz bir tabloyla karşı karşıya bırakıldı. Taliban ve IŞİD artıkları iktidarı aldığı günden bu yana, çoğunluğunu Arap Alevilerin oluşturduğu 10 binden fazla sivil insan katledildi. Dün başına ödül konulan bir terörist, birden bire “makbul” bir insan olarak parlatıldı ve Suriye Devlet Başkanı yapıldı. İnsan aklına ve en temel hukuk kurallarına aykırı bir biçimde aklanarak dünya kamuoyu karşısına çıkarıldı; ABD Başkanı Donald Trump tarafından Beyaz Saray’da ağırlanmıştır. Suriye’ye yönelik uzun yıllar uygulanan bazı yaptırımlar kaldırılmıştır. Suriye’deki iktidar değişimini ve cihadist grupları destekleyen Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti de genel olarak bu gelişmelerden memnun durumdadır.

Son dönemde, bu coğrafyada yaşananlar Alevi soykırımını belgeleyen uluslararası raporlarla da tescillenmiştir. 2025 yılında yayımlanan “Are you Alawi? – Syria’s Transition and Identity‑Based Killings” başlıklı rapor, özellikle kıyı bölgelerinde (Lazkiye, Tartus, Hama gibi) Alevi çoğunluklu köy ve mahallelere yönelik sistematik infazlar, ev baskınları, yağma, toplu mezarlar ve toplulukların “kimlik temelli” hedef alınması gibi ağır insan hakları ihlallerini belgeler. Rapora göre, yalnızca 7–10 Mart 2025 tarihleri arasında en az 1 400 kişi öldürülmüş, kadın, çocuk ve yaşlılar da kurşuna dizilmiş; ev ev dolaşılarak “Alevi misin?” sorusu sorulmuş, bu soruya verilen cevap insanların hayatı ya da ölümünü belirlemiştir.[1] Elbette katledilen insanların sayısı gerçekte çok daha fazla, bunu ilerleyen zamanlarda belki daha net görebileceğiz. Yine de ortaya çıkan tüm veriler, Suriye’deki Alevi topluluğuna karşı yürütülen zulüm ve kimlik temelli katliamların rastgele değil — planlı ve örgütlü — olduğunu gösteriyor. 23 Kasım günü Humus’ta Alevilere yönelik başlayan saldırı dalgası da Alevi soykırımının devam ettiğinin yakın bir canlı örneğidir!..
Bütün bu gelişmeler, Ekim Devriminin, 108 yıl sonra hâlâ ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Halkların kurtuluşu, eşitlik ve adalet ilkelerine göre özgür bir yaşamın inşası, işçi ve emekçilerin kendi iktidarlarını kurmalarıyla mümkündür. İşte o zaman Suriye halkları da barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşama imkânına kavuşabileceklerdir.
Terörsüz dünya, terörsüz Suriye, terörsüz Türkiye özlemiyle…
[1] Hakan Mertcan & Hasan Sivri , “Alevi misin?”: HRW’nin Suriye’nin Geçiş Döneminde Kimlik Temelli Katliamlara Dair Raporu, Ehlen Dergisi, https://ehlendergisi.com/index.php/2025/09/26/alevi-misin-hrwnin-suriyenin-gecis-doneminde-kimlik-temelli-katliamlara-dair-raporu/








