Yıkıntılar İçinden Dirileceğiz!*

Hakan Mertcan

Hani kurşun sıksan geçmez geceler var ya,
hani kabuslardan kara geceler;
tarihin ibresi 6 Şubat’a işaret ediyor hemen.

Karabasanlar tatlı düşlere saldırdı ansızın.
Birdenbire yıkıldı kentler, on binlerce yuva, yüzbinlerce hayat…
Hani bir zamanlar Doğunun Kraliçesi vardı, uzanmış asrın yataklarına, uzun bir hikâyeden gelir, kökten göğe tarihi izler.
Hani inci gibi dizilmiş, pırıl pırıl alınteriyle örülmüş emek abideleri, 
eski zaman sarrafları vardı ya,
büyülü çağların kadim toprakları. 
Baktıkça izler, izledikçe coşar insan. 

Kadim bir mozaiğin parçaları gibi iç içe, doğudan yükselen mistik bir şarkı gibi içlice bir kent, Antioch-Antakya sarsıldı, yıkıntılar altında kaldı, neler gömüldü acılı kalbine. Samandağ’dan Arsuz’a, Armutlu’dan Sümerler’e, Harbiye’ye, şellalelere döküldü sisli bakışlar. Neler gömüldü Serinyol’dan Ekinci’ye, Cebel Aleviyyun’dan Aleksandra’ya… 
Tanık oldu gökyüzü, tanıdıktı yerin bu çığlığı, bu yıkım!
Binlerce yıl defalarca yıkılmış lakin dirilmiş bir kentin,direngen kalbinde.
Tanıktı feri sönmeyen kara gözleri, sislense, boğulansa da körleşmeyen bakışları şahididir.
Defalarca sarsıldı bu kent, defalarca kalktı ayağa, kadim coğrafyaların ruhu kolay kolay topraklarını terk etmez. Köküne sırtını dönmez! 

Saint Pierre dimdik, Cehennem Kayıkçısı Kharon’la gözlüyor şehri yukarılardan; öte yanda Mucizeler Dağı’nda Genç Simon terk eylese de dünyayı, terk etmiyor Antakya’yı. 

Omuzları düşmüşse de kentin, acısı hep taze bin yıllık çınarların anası, aslanlar yuvası Musa Dağı, Keldağı ilham veriyor. Nice kervanlar gördü nice kaçkaçlar; yangınlar,patikalara, mağaralara düşen çığlıklar, menzili belirsiz yolculuklar, bir türlü adımlarını güvenle atamayan yolcular.Neler neler gördü, sessiz bir bilge gibi dolandı yüreklerde,anıları fısıldadı kulaklara, rüzgârı bu dağların. 

Kalkar elbet Süveydiye ayağa, damarlarında ateş dolanır ne de olsa, gençlerinin, tutkulu gençlerinin. Sevdaları nurlu nurlu yanar. Efsunludur, kök verecektir mutlaka, bir daha bir daha. Abu Hayat elinde, dolanır durur Hıdır (Hızır) her karışı, yeşil, yemyeşil akar ırmaklar… 

Bakmayın Herod’un omuzları çökmüş, bakışları dalgın,saçlarına karlar yağmış, şimdilik. 
Bakmayın, dirilir yine tarihin görkemli sütunlu caddeleri, aydınlanır yine ışığıyla sevdalıların, Habib-i Neccar da kalkar ayağa, 
Affan da çayını demler gelenlerine,
haytalılar dolaşır gönüllerden gönüllere, seven çapkın bakışlarla.

Harbiye… 
Her adımda tarih kokar toprak, 
her köşe başı, her sokak geçmişle bugün arasında büyülü-gizli bir geçit.
Elini uzatsan Roma, 
sanki Apollon’un soluğunu hissedersin bir anda,
Defne halen amansız bir kaçışta. 
Yüreği aşka düşmüş azametli Tanrı, 
yakaladı yakalayacak yalnızlığa yeminli su perisini. 
Defne yürek burkan bir yakarışta:
“Yetiş Toprak Ana!” 

Suları, rüzgârı defne kokar buraların, 
tenimizin altındaki ölüm korkusunu alır da götürür, 
gönlümüze şakırdar sevdası.

&&&

Çok kimlikli-çok kültürlü bir şehir olan Antakya ağır yaralı şimdi. 
Maalesef yıkıldı birçok yeri.
Şehrin kalbi; Köprübaşı çevresi, tarihi Kurtuluş Caddesi…
7. yüzyıldan gelen Habib-i Neccar Camisi, 16. yüzyılda inşa edilen Ulu Cami, tarihi Sarımiye Camii, Sinagog ve Katolik Kilisesi sonra Affan Kahvesi.

Antakya Protestan Kilisesi, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi,Eski Meclis Binası, Hatay Valilik Binası, Antakya Postane Binası, Antakya Lisesi, Eski Belediye Binası…

Samandağ Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi ve Aziz İlyas Rum Ortodoks Kilisesi,
Vakıflı Ermeni Kilisesi,
Kırıkhan Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi,
Altınözü-Tokaçlı’da bulunan ve tarihi yaklaşık 700 yıllık olduğu tahmin edilen Meryem Ana Ortodoks Kilisesi,
Altınözü-Sarılar’da bulunan ve tarihinin 14. yüzyıla kadar uzandığı belirtilen Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi,
16. yüzyılda inşa edildiği ifade edilen İskenderun Aziz Corc Kilisesi,
İskenderun Karasun Manuk Ermeni Kilisesi, 
İskenderun Süryani Katolik Kilisesi, 
İskenderun Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, 
İskenderun Latin Katolik Kilisesi,
Arsuz’daki 500 yılı aşkın bir tarihi olduğu belirtilen MarYuhanna Rum Ortodoks Kilisesi ve daha nice nicesi…

Hasar gördü, yaralandı veya yıkıldı bu tarih…
Yüzlerce yıldan gelen kültürel mirasla kol kola çok sayıda hayat da darma duman oldu. Başka şehirlere göçüp gitti. 
Toparlanacak elbet yine toparlanmalı güzelim Antakya evleri,sokakları; sıcacık evleri, insana umut veren yapıları. 

Çocukların o gülüşleri, 
ellerinde kova, hrisi bekleyen çığlık çığlığa kırlangıçlar misali, 
yine sıralanacaklar, yine koşturacaklar sokaklarda,
yine ihtiyarlarımız sohbet edecek kadim ağaçların gölgelerinde.

İnanın, inanın buna ki yıkıntılar arasında dirilelim,
yeniden yeniden var olsun Antakya
ve var olacak mutlaka,
bizler unutmadıkça.

&&&

Yeniden kurulamayabilir kentin eski çehresi belki ama zihnimizde çocukluğumuzun sokakları, köşebaşları, o tarih gizli taşlar, o gök altında parıldayan her bir Asi Gülüş, ‘kentin imgesi’ kolektif belleğimizde capcanlı soluk alıp verebilir. 

Yıkıntılardan kalkacak olana bakalım, enkazda gömülü kalmayalım. 
Saracak etrafı yeniden tüten bahurların kokusu, zeytin gözlüçocukların sevinci…
Yeşerecek uslanmaz fidanlar,
o toprakların gülüşü soldurulamayan halklarının kalplerinden, 
yeşerecek tin ve zeytin, 
reyhanlar, hambelesler.

*Bu metnin seslendirilmiş video versiyonu için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=iWWVskhfhfE