Samandağ’da yeni bir çevre felaketi: Kentin ortasında bir Beton santrali

Hasan Sivri

Depremin en çok yıkıma uğrattığı ilçelerden biri olan Samandağ’da yaşanan tüm çevre felaketleri yetmiyormuş gibi 3 mahalle arasında ve kentin ortasında bir beton santrali inşa ediliyor.

Halkın tepkisini çeken projeye karşı eylemler ve basın açıklamaları düzenlenen Samandağ’da belediye santrali mühürlediğini duyurdu ancak işletmenin bir kısmı bakanlıktan onaylı bir şekilde kurulmuş durumda.

Antakya ve Samandağ’da, depremden bu yana birçok derneğin, uzmanın ve konusunda profesyonel odaların uyarılarına rağmen başta çevre ile ilgili olmak üzere birçok alanda halkın sağlığını tehdit eden süreçler yaşanıyor.

Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) başkanlığını ve aynı zamanda Samandağ’ı çalışma alanı içine alan Doğu Akdeniz Çevre Derneklerinin ortak sekreterliğini yapan Sabahat Aslan, konu ile ilgili Ehlen Dergisi’nin sorularını yanıtladı.

‘Hava kirliliği yaratıyor, yerleşim alanlarının dışında kurulmalıydı’

Aslan’a göre beton santrali ve benzeri işletmeler kentin ve yerleşim alanlarının dışında kurulmalı:

“Beton santralleri genelde yerleşim bölgelerinin dışında kurulur. Belediyeler de buna dair planlama yapar. Bu planlarda da sanayi alanları, yerleşim bölgelerinin dışında kurulacak gibi uygulama yapılır. Örneğin her kentte bir organize sanayi bölgesi mevcuttur. Kentin dışında olmasının bir amacı da insan sağlığına yönelik tehdidi azaltmak.”

Aslında bunlar çok ciddi bir hava kirliliği yaratıyor. Bütün sanayi kuruluşları bu şekildedir. Bu hava kirliliği, toprak ve su kirliliğine de sebebiyet verir. Bu tarz yatırımların ayrı bir bölgede yapılması daha bilimsel olacaktır.

Türkiye’de de çoğu yerde beton santralleri şehrin dışında, tarım alanlarının dışında, su kaynaklarına yakın olmayan yerlerde kurulmalı. Maalesef bizim ülkemizde rant odaklı bir düşünce hakim olduğu için, bu tarz yatırımlar ulaşım sorunu olmaması açısında yerleşim yerine yakın kuruluyor.

Samandağ beton santrali de aynı düşünce ile kurulmuş. Samandağ beton santralinin kurulduğu noktaya baktığımızda ulaşım sorunu olmayan bir yere getirilip kurulduğunu görüyoruz.

‘Santral evlere 100 metre uzaklıkta, okula da çok yakın’

Aslan, Samandağ kent merkezine yakın bir yerde kurulan santralin evlere ve okullara çok yakın olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

“Çevreye ve doğaya nasıl zarar verecek diye soruluyor. Bu santral evlere çok yakın. Yaklaşık 100-170 metre uzaklıkta. Okula da çok yakın. Ayrıca Asi nehrinin yanında kurulmuş. Burada işletmeci tamamen kendi çıkarı doğrultusunda yer seçimi yapmış. Hatay valiliği de bunu onaylamış. Hatay depreminden sonra çok ciddi bir yıkım oldu. Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı depremden sonra ‘Biz bu yıkılan yerleri yeniden inşa etmek için izinler ile uğraşmak istemiyoruz. ÇED ile uğraşmak istemiyoruz. Yer seçimi ile uğraşmak istemiyoruz’ dedi.

‘Bakanlık ve valilik Hatay’da ÇED’e gerek duymuyor’

Aslan, depremin ardından Hatay’da ÇED raporuna gerek duymadan işletmelerin kurulmasına izin verdiğini aktarıyor:

“Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı, bu işletmelerin (beton santralleri, taş ocakları vb.) ve inşaat sürecine hizmet edecek işletmelerin ÇED raporuna gerek kalmaksızın kurulmasına dair bir karar aldı.

Hatay Valiliği de buna istinaden geçen sene temmuz ayında ‘ÇED’E gerek yok’ kararının yanında ‘hassas alanlara kurulmaması gereken işletmelere kurulabilir’ kararı verdi. Hassas alanlar kararını kaldırdı. Bu ne demektir? İşletmeler istediği yere işletmelerini kurabilirler. Örneğin Hatay ceylanlarının yaşadığı korunması gereken bölgeler var. O bölgeye 800 metre yanında taş ocakları kuruldu. Her patlatmada o ceylanlar o bölgeden kaçacak. Onların da bir yaşam alanı var, bir ekosistemi var. Her patlatmada ceylanlar kaçacak yaşam alanlarına zarar verecek. Belen’de de Milli Park’a yakın bir taş ocağı projesi var, belki de kurmuşlardır.

Samandağ’daki beton santraline gelince, böyle bir sürecin sonunda herkes istediği yere işletmesini kurabileceği için işletmeyi de ulaşıma en yakın yere kurdular.

‘Samandağ’daki santralin kapasitesi 90 metreküpten 360’a yükseltildi’

Aslan’a göre Samandağ’daki beton santralinin Antakya bölgesine de hizmet verebilmesi için kapasitesi arttırıldı:

“Bu işletme, Samandağ’da yıkılan binaların yeniden inşaatında kullanılacak. Kapasitesi saatte 90 metreküp idi daha sonra 360’a çıkarıldı. Belli ki sadece Samandağ değil Antakya bölgesine de hizmet edecek. Ancak riskleri çok. Beton santrali, çalışma esnasında çıkan gazlar ve çıkacak tozlar ile yerleşim yerlerini etkileyecek ve bu tozlar ve gazlar çok rahat bir biçimde yayılacak. Dibinde okul var. Bu tozlar ve gazlar insanların sağlığını çok ciddi bir bicinde etkileyecek. Bu tozlar tarımı da etkileyecek. Bu taş ocaklarının ve santralin yakın yerlerinde yapılan gözlemlere göre bu tozların bitkilerin fotosentez yapmasını engellediği ve tarımı etkilediği görülüyor. Asi nehrine yakın olması da önemli bir konu. Bu şirket daha önce Çöğürlü’de de bir işletme kurmuştu. Çöğürlü’deki insanlar feryat ediyor. Çok ciddi rahatsız olduklarını söylüyorlar. Hava kirliliği, gürültü ve tarımı etkileyen bir süreç yaşanmış. Bu örnek ortada iken, bu sonuçlar ortada iken burada da aynı yıkımlar yaşanacak.”

Samandağ Belediyesi şimdilik beton santralini mühürledi

Samandağ Belediyesi ise santrali mühürlediğini duyurdu ve yapılan açıklamada aşağıdaki ifadelere yer verdi:

“İlçemiz Atatürk Mahallesi 4485 Sokak no:22’de yapımı devam eden beton santrali ile ilgili idaremiz 3194 sayılı İmar Kanunu gereğince mühürleme işlemi gerçekleştirmiştir. İlgili beton santrali kurulumunun, muhtelif ekoloji ve sivil toplum örgütleri, vatandaşlarımız ve idaremizce çevre ve halk sağlığını olumsuz etkileyebileceği dikkate alınarak gerekli işlemler yapılmıştır.

Ayrıca, idaremiz beton santrali ile ilgili tüm evrakları, incelenmek üzere Çevre ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne gönderip, tarafımıza ulaşacak cevabı kamuoyu ile paylaşacaktır.”